Sizler İçin Sizlerleyiz.. Web Sitelerimizin Yapılandırılma Sürecinde Çeşitli Aksaklıklar Yaşanabilmektedir..

kurumsal@inanpsikoloji.com +90 (532) 492 41 57

Okula Başlama ve Ayrılık Kaygısı

Okulla başlama sürecinde en önemli kazanımlardan bir tanesi de uyum davranışıdır. Yeni bir okul ortamında bulunmak da birçok öğrenci için kaygı verici bir durum olabilir. Öğrenciler için belirsiz ve kaygı verici durumları hafifleterek, okula uyum sağlamalarını hızlandıran uygulamalar, önceden planlanmış programlar doğrultusunda sağlanabilir.

0-6 yaş dönemi, insan yaşamında temel yaşam alışkanlıklarının ve becerilerinin kazanıldığı bir dönem olması açısından kritik bir gelişim ve uyum dönemidir. Tüm yaşamımız büyük ölçüde bu temel becerileri kazandığımız dönem üzerine kurulur.

Okulöncesi dönemde iyi yönlendirilmiş bir çocuk, ilkokul için gerekli olan bilgi, beceri ve alışkanlıkları kazanmış olur ve yaşamındaki bu önemli değişime daha kolay uyum sağlayabilir. Bununla birlikte ilköğretimle birlikte okula başlama genellikle her çocuk için yeni bir uyum döneminin  yaşanması anlamına gelir.

İnsan gelişimine bir düzlem üzerinde baktığımız zaman onun gelişim çizgisi üzerinde tamamlaması gereken gelişim dönemleri gibi birçok dönüm noktasından geçmesi gerektiğini görürüz. Okula başlama da başarılması gereken temel ve önemli gelişim görevlerinden biridir.

Okul, çocuğun toplumsallaşmasında çok önemli bir rol oynar. Okula başlama, çocuğun belli bir yaşa kadar sürdürdüğü, sosyal ilişkilerinde edindiği bilgilerini, geliştirdiği becerilerini, öğrendiği kuralları ve kişilik özelliklerini bundan böyle başka bir fiziksel çevreye taşıması, orada da kullanması anlamını taşır. Yani okula başlama sadece akademik faaliyetler bütünü değil, sosyal hayatın ta kendisidir.

Kültürümüzde çocukların çoğu, okul öncesi eğitimine katılmadan anne babalarından ilk kez, okula başlama nedeni ile ayrılırlar. Okula başlama zamanı, evden ayrılma, kopma ile eş zamanlı olarak düşünülür. Oysa ki her çocuğun, duygusal gelişim açısından anne babasından ayrılmaya hazır olma hızı farklıdır. Büyüme süreci içerisindeki çocuğa, ayrılık olayının doğal bir yaşantı olduğunun anlaşılabilir bir biçimde ifade edilmesi büyük önem taşımaktadır.

Okula başlama karşısında en büyük engel çocuğun okula başlamadan önceki dönemlerde anne ve babaya bağımlı yetiştirilmesidir. Okula başlama çocuk açısından anne babadan kopma olarak algılanır ve çocuk için son derece travmatik olabilir. Çocuk okul dönemine kadar bağımsız bir birey olarak davranmaya olanak bulamamış ise, okula başladığı dönemde, ondan bu ayrılığı kolayca kabul etmesi ve olumlu ayrılık tepkileri vermesi beklenemez.

Duygusal anlamda sağlıklı bir aile ortamında büyüyen çocuklar, kendilerine güvenli ve uyumlu bireyler olarak yetişirler. Bu noktada aileler, çocuklarını, yalnızca kendilerine bağımlı kılacak davranışlardan kaçınmalıdırlar. Okula başlamadan önce çocuk, anne ve babaya aşırı derecede bağımlı ise, daha sonra kendi dünyasında farklı kişi ve deneyimlerle yüz yüze geldiğinde bocalar.

Kendi evinin dışına çıktığı zaman da yanında anne ve babasının olmasını ister. Oysa çocuğun ailesi dışındaki yakın çevresi içerisinden, kendine uygun arkadaşlar edinebilmesi ve farklı sosyal çevrelere girmesi ona yaşam zenginliği sağlar.

Aileler, okula başlama döneminde çocuklarının yaşayabilecekleri olası uyum güçlüklerini olabildiğince azaltmak için, çocuklarının kendi denetimlerinde farklı bireylerle beraber olmalarını ve ilişki kurabilmelerini sağlayacak olanaklar sunabilmelidirler.

Aileler, çocuklarının kendilerine bağımlı bireyler olmalarını engelleyemezlerse, yuvadan uçuş hem kendileri hem de çocukları için çok zor olacaktır.

Üstesinden gelinebilmesi, en güç olan duygular bağımlılık duygularıdır. İnsan yaşamı boyunca bağımlılık duyguları geliştirme ve bu duyguları koruma eğilimindedir. Bu nedenle, çocuklarımızda zaten var olan bu bağımlılık duygularını pekiştirici davranışlarda bulunmamamız, onların yaşlarına uygun gelişim görevlerini kazanmalarına ve bağımsız davranmalarına yardımcı olacaktır.

Sağlıklı bir geçiş için çocuğun özgürleşmesi ve bağımsız davranabilmesi ona öncelikle aile içerisinde anne-baba tarafından kazandırılmaya başlanmalıdır.

Çocuklar yetiştirilirken farklı yaşam deneyimleriyle yüz yüze gelme olanağı bulmalı ve anne-babalarından güvenli bir ayrılma yaşantısı deneyimi geçirebilmelidirler.

Çocuklar kendi ayakları üzerinde durma ve özgüven kazanma yolunda olumlu yönlendirmeler aldılarsa, yaşamlarına ait alışılmışın dışındaki yaşantılarla yüz yüze geldiklerinde bunlarla rahatlıkla baş edebilirler.

Genellikle, koruyucu tutumu benimseyen anne-babalar, çocuklarının okula uyumu döneminde daha fazla rehberliğe gereksinim duyarlar.

Ailelerin, aşırı koruyucu tutumlarından kaynaklanan kaygıları çocuklara da yansır. Genellikle ayrılık konusunda ortaya çıkan bu doğal endişelerle baş edemeyen aslında çocuklar değil , anne-babalar olabilmektedir.

Bu nedenle öncelikle anne-babalar, sadece kendi kişilikleri, anne babalık rolleri ve tutumlarıyla ilişkili olarak değil, ne yapacaklarını tam olarak bilemedikleri için de bu gergin durumu yaşayabilmekte ve çocuklarının okula uyum sağlayabilmelerini geciktirebilmektedirler. Ailelerin öncelikle kendi beklentilerini gözden geçirmeleri, kendilerine ve çocuklarına olan güvenlerini kaybetmemeleri gerekmektedir. Anne-babaların çocuklarının okula başlama ve uyumu aşamasında göz önünde bulundurmaları gereken bazı önemli konular vardır.

Çocuklar bir gün içerisinde büyüyüp birden bire yetişkinlerin beklediği tepkiler sergileyemezler.
Okula başlama anı, aslında tüm aile bireyleri için bir sınavdır.
O güne kadar yaşanan ilişkilerin, çocuğa sunulan yaşantıların ve ona sağlanan olanakların sonucunu görme zamanıdır.
Okul, oyunun rakibi değildir. Hiç unutmayalım ki, çocuğun oyuna olan gereksinimi bir yaşam boyu sürecektir. Oyunu yasaklamayın, ama sınırlayın. Oyuncakları tamamen kaldırmayın ancak sayısını azaltın. Onların yerine geçecek okul malzemeleri için çocuğunuzu heveslendirin.
Unutmayalım ki; çocuğu öğretmene şikayet etmek, okuldan almayı geciktirmek ya da onu okuldan almayı unutmak onun güven duygusunu zedeler. Çocuğunuz okulla ilgili olumsuz duygular sergilediğinde onu suçlamak ve yargılamak onun okulu sevmesine ve okula bağlanmasına yardımcı olmaz.
Okula uyum döneminde onu yargılamak yerine anlamaya çalışmak gerekmektedir. Çocuğumuzda gözlediğimiz olumsuz davranışların (okula gitmek istememe, anne babanın eteğine yapışma, ödev yapmama gibi) düzeltilebilmesi ise zaman alır ve oldukça güçtür. Bu nedenle, sabırlı ve tutarlı davranmak çok önemlidir.
Çocuğunuzun okula başlamasıyla birlikte, onun bu yeni yaşamıyla ilgili bazı kaygılar yaşamanız doğaldır.
Ancak bunları çocuğunuzun yanında dile getirmeyin. Unutmayın ki, sizin endişelenmeniz, çocuğunuzun da bazı sıkıntılar yaşamasına neden olabilir.
Başka çocukların tepkileri ile çocuğunuzun tepkilerini kıyaslamayın; tıpkı onun sizi başka ailelerle kıyaslamasını istemeyeceğiniz gibi…
Okula başladığı ilk günlerde çocuğunuz uyum sorunu yaşamamış olabilir, ancak sonradan çocuğunuzun sergileyebileceği, gecikmiş tepkilere ve uyum sorunlarına hazırlıklı olun.
Çalışma alışkanlığı kazanabilmesi için onun yavaş yavaş tüm yaşam etkinliklerini (yemek vakti, oyun vakti, ödev vakti, yatma vakti,TV gibi) programlayabilmesine yardımcı olun.
Okulun ilk günleri, çocuğunuz daha çok sizin yardımınıza ve desteğinize gereksinim duyacaktır. Ancak, giderek kendi başına derslerini yapabileceğini öğrenecektir.
Sizin yapabileceğiniz, çocuğunuzun yerine sorumlulukları üstlenmek değil, onu bu konularda yüreklendirmektir.
Acele etmeyin, sağlıklı her çocuk okuma yazmayı öğrenebilir, ancak her çocuk, okulu, okumayı, yazmayı sevmez.
Bize düşen, onun okulu sevmesine yardımcı olabilmektir. Unutmayalım ki, sevebilmeyi öğrenmek ve öğretmek emek ister.
Okulun ilk günleri çocuklar kadar aileleri için de heyecan verici, ancak bir yandan da bazı ortak endişelerin yaşandığı dönemlerdir. Çocuklar yeni karşılaştıkları sosyal ortama uyum ve üstlenmek zorunda oldukları sorumlulukları konusunda sahip oldukları becerileri test ederken, anne-babalar da çocuklarının bu deneyimlerinde ne derece başarılı olacakları konusunda meraklanırlar.
Çocuklar ve anne-babalar yaşamlarında önemli değişikliklerin olduğu ve yeni uyum becerilerine gereksinim duydukları bu dönemde bazı ortak duygu ve düşüncelere sahiptirler…

Çocuklar Okula Başladığı İlk Günlerde Genellikle Neler Düşünür?
Burası ne kadar kalabalık!
Ne kadar büyük bir bina ya kaybolursam!
Büyük çocuklar bana zarar verir mi?
Okul servisi ya benim evimi bulamazsa !
Ya beni okulda unuturlarsa!
Burası evime çok uzak!
Teneffüs nedir?
Tuvaletim gelince ne yapacağım?
Ne zaman oyun oynayacağız?
Öğretmenim beni sevecek mi?
Anaokulu öğretmenim nerede?
Annem, babam, kardeşim neredeler?
Ne zaman eve gideceğim?
Artık hep mi okula geleceğim?
Neden okula gelmek zorundayım?
Karne nedir? Sınıfta kalmak nedir?
Sınıfta kalanları birileri bekler mi?
Acaba ağladı mı beni aradı mı?
Kendine arkadaş buldu mu?
Servisi bulabilecek mi?
Yemeğini sevdi mi?
Tuvaleti kullanabildi mi?
O kadar süre nasıl oturdu acaba?
Sıkıldı mı?
Eğlendi mi? Okulu sevdi mi?
Öğretmeni onunla yeterince ilgilendi mi?
Çocuğum okuyup, yazabilecek mi?
Çalışkan bir öğrenci olabilir mi?

Toplumsallaşma adına okula başlama, insan yaşamında ki en önemli değişikliklerin yaşandığı bir dönemdir. Bu dönem içerisinde, çocukların ve ailelerin bazı güçlüklerle karşılaşması kaçınılmazdır. Okula başlama döneminde psikolojik danışmanların, öğretmenlerin, ailelerin ve okul yönetiminin iş birliği çocukların yaşanması oldukça doğal olan güçlüklerin aşılabilmesinde etkili olacaktır. Amacımız sizlerle birlikte çocuklarımızı eğitirken onların başarılı, sorumlu, mutlu ve kendi ayakları üzerinde durabilen bireyler olabilmeleri için çaba harcamaktır.